top of page

Zihinsel İmgelemenin Derinliklerindeki Sırlar

Günümüzde nüfusun yalnızca %1'i, kavramları veya düşünceleri hayal güçlerinde görselleştirememe durumuyla karşı karşıya. Bu zihin körlüğü veya afantazi, araştırmacıların merak konusu haline geldi. İnsanların dünyayı algılama şeklinin evrenselleştiğini varsaymak kolay olsa da, son araştırmalar, her bireyin olayları zihinsel olarak canlandırma yöntemlerinin geniş bir yelpazede olduğunu ortaya koyuyor. İçsel görsel imgelerin canlılığı, yaşam boyu değişebilir.


Bir kişi konuştuğunu duyduğunda, aklındaki kelimeleri görebiliyor mu, yoksa dediklerini bir film gibi mi izliyor? İşte bu noktada, her bireyin zihinsel imgeleme konusunda farklı bir yeteneğe sahip olduğunu anlamak önem kazanıyor. Bu farklılıklar, insanların müzik dinlerken zihinlerinde şekiller görmelerinden tutun da sayıları gördüklerinde renkleri hayal etmelerine kadar uzanıyor. Bu fenomen, "sinestezi" olarak adlandırılıyor.


Özellikle "TTS" veya kayan bant sinestezi, Charles Darwin'in kuzeni Francis Galton tarafından 1883'te keşfedilmiş olmasına rağmen, hala gizemini koruyan bir konu olarak biliniyordu. Ancak son zamanlarda yapılan bir araştırma, TTS'li bireylerin çoğunun ek sinestezi türlerine sahip olduğunu ve uzay-zaman veya sayı-uzayın en yaygın deneyimlenen türler olduğunu ortaya koydu. Bu insanlar, zamanı veya sayıları deneyimledikleri bir mekanı zihinlerinde canlandırıyorlar.


TTS'li katılımcıların %40'ı hayvan seslerine tepki olarak TTS yaşarken, %90'ı bunu iç seslere tepki olarak ifade ediyor. Bu, bir kişinin bahçesinde duyduğu kuş ötüşünü bir kelimeyle ilişkilendiren bir katılımcının deneyimini içeriyor. Bu sonuçlar, zihinsel imgelerin birbirine bağlı olarak işlenmesinin, farklı duyulardan gelen bilgileri daha hızlı ve doğru bir şekilde işleme yeteneğine nasıl katkıda bulunduğunu gösteriyor.


Ancak bu yetenek, her bireyde farklı bir şekilde ortaya çıkabiliyor. Bazıları doğuştan sahipken, diğerleri yaşam olayları veya travmalar sonrasında bu yeteneklerini kaybedebiliyor. İç konuşma veya zihinsel imgeler, çocukluk dönemlerinden itibaren gelişmeye başlar ve yetişkinlikte azalabilir.


Bu noktada, iç konuşmanın ve görsel imgelerin nasıl şekillendiği ve neden bazı insanlarda daha güçlü olduğu hala bilinmiyor. İnsan zihninin bu karmaşık dünyasını anlamak, hem keşif hem de yardım sürecinde kilit bir rol oynayabilir. Zihinsel imgelerin kaybedilmesi durumunda nasıl yardımcı olabileceğimizi anlamak, bireylerin içsel dünyalarını daha iyi anlamamıza ve desteklememize olanak tanır.


Kaynak: https://neurosciencenews.com/aphantasia-visual-imagination-22704/
50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page